KANIT TANIK BİLİRKİŞİ


İnsan beyni iki işlevi yerine getirebilmek için programlanmıştır; gerçekleri ve gerçeklerin zihinsel yansımalarını algılayabilmek. Gerçekler duyu organları ile fark edilir. Duyu organı olan tüm canlılar çevredeki nesnelliği yani gerçeği başka bir deyişle enerjiyi fark edebilir.
Elektrik enerjisine çevrilerek beyne taşınan gerçeklik yani çevresel enerji, duyu organlarında fark edildiği biçimde beyinde algılanmaz. Algı; gerçeğe ait enerjinin bir duygu ile eşleştirilerek sembolize edilmesidir.
Gerçeklerin beyinde sembolleştirilmiş olan algıları ise zihindir.
Duyu sistemleri ile beyne taşınan enerjinin duygularla eşleştirilme işlemi, verilerin beyin içinde ikinci bir yolculuğu demektir. Beyin içindeki bir enerjinin yine beynin içinde bir başka alana taşınma işlemi ara kortekste gerçekleşir ki bu ara korteks her canlıda yoktur. Beynin bu ara bölmesi insanın da dahil olduğu vertebralılar gibi ileri canlılarda mevcuttur. İnsanda ise en gelişmiş haldedir.
Ara korteks kayıtları gerçeğin birebir yansıması olmayıp duygularla eşleşerek sembolleşmiş halidir. Gerçek değil zihinseldir. Bir başka deyişle zihin bu ara kortekstedir. Fark edilenin fark edildiği beyin alanı “zihin” denen bu ara kortekstir.
Zihinsel algıda önemli bir alan vardır ki; o da bireyin “kendi” algısıdır. “Kendi” algısı, bireyin kendi zihninde bizzat kendine ait sembollerdir. Bu zihinsel algının özelliği, enerjinin gerçek dünyadan değil bizzat ara korteksin kendinden geliyor olmasıdır. Bireyin kendini anlayabilmesi, zihninde kayıtlı kendi ile ilişkili sembollerin farkına varabilmesi ile mümkündür. Kendini fark edebilmek ileri bir zihin algısıdır.
Bir ileri zihin algısı daha vardır ki o da diğerlerinin zihinlerinden geçeni fark edebilmektir. Burada sözü edilen diğerlerinin hissettiğini hissetmek demek olan empati değildir. Diğerlerinin zihninden geçeni okuyabilmektir; eğrisiyle doğrusuyla, entrikası, yalanı dolanı, iyi ya da kötü niyetiyle. Kısacası tümüyle diğerlerinin zihninin içini görebilmektir. Bu zihinsel yetenek insana özgüdür. Hatta bazılarında olmadığı dahi rivayet olunur. Buradaki enerji alış verişi, bir zihin ile diğer zihnin sembolik algıları arasında gerçekleşir. İnsan beynindeki elektrik programları arasında kurgusu en zor olanıdır. Zihnin oldukça ileri bir aşamasıdır.
Kısacası semboller arası özel bir yolculuk ve yorum gerektiren kendi zihnini ve diğerlerinin zihninden geçenleri farkedebilmek, fark edilenin farkında olabilmektir ki; nesnelliğin ötesine geçen bu yetenek en gelişmiş haliyle sadece insana özgüdür. Varsa da diğer vertablılarda oldukça ilkel olarak vardır.
Bazı zihinler de vardırki algıda sınır tanımaz ve mekanda dördüncü boyutu, zamanda ise kronolojik sırayı aşıp geçer. Bunlar Galileo, Picasso, Dali, Hawk’un sahip olduğu deha zihinlerdir. Sayılarının artması ümidi ile bu yazının kapsamı dışındadırlar.
Bu yazı zihne bir çeşit yaklaşımdır. Duyu-duygu-algı üçgeninden düşünceye ve oradan da davranışa geçiş yollarını izlemeye, kısacası zihni arayıp bulmaya ve hatta kaybedildiğinde olanlar açısından bakarak zihne ulaşmaya çalışır.
Prof. Dr. Sabiha Paktuna Keskin
KANIT TANIK BİLİRKİŞİ
“Amigdala Unutmaz” 2

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder